-
Tebessüm Bayramı
2 Nisan 2009 Perşembe
Bazen özlüyorum çocukluğumu. Duygularımız yoktu çocukken, yalnızca ağlardık ve annemiz anlardı bu ağlamanın ne demek olduğunu. Oysa büyüdükçe duygularımızda büyüdü bizle. Artık farklıydı her şey. Duygularımız hükmeder oldu aklımıza çoğu zaman. Anlatamaz olduk bazı şeyleri. Ağlar olduk bir kenarda karanlığın üzerine. Hayat git gide girift bir hale büründü. İncinir olduk kimi sözlerden, kimi insanlardan. Korkar olduk duygularımızdan. En kötüsü de gülemez olduk her şeyin inadına! Büyümek hani güzeldi? Mutlu olamadıktan sonra ne anlamı var büyümüş olmanın? Ömrünüzün üçte birini tüketmişken arkada bıraktığınız yıllara bakarsınız. Takvim yaprakları o kadar çabuk tüketmiştir ki sizi- genç yaşınıza rağmen düşünürsünüz hem de tüm bunları- takatiniz kesilmiştir adeta. Önceleri “içime atarım” derken şimdilerde içinizde isyan eder olmuştur. Haykırmaktadır “yeter artık” kabilinden. Çaresizlik hissi sarmıştır tüm vücudunuzu. Bir bilinmeze sürüklenmekten alamazsınız kendinizi. Aslında rotayı çizen de sizsinizdir. İşte hayatımızın kimi dönemlerinde hepimiz yaşamışızdır, yaşıyoruzdur bu tanımsızlık halini.
Hani bazı insanlar vardır üzülmesine kıyamadığınız. Kol kanat germek istersiniz tüm sevginizle. Üstüne titrersiniz adeta en güçlü fırtınalarda zarar görmesin diye. Gülen gözleri asla buğulanmasın diyedir tüm çabanız. Acısına da sevincine de ortak olmak istersiniz o saklamaya çalışsa da tüm yaşadıklarını. Sebepsiz bir fırtına yaşamaktadır lakin siz hissedersiniz bir şeylerin olduğunu. Fazla da üstüne gitmezsiniz çünkü buğulansın istemezsiniz baharı andıran gözleri. Hep gülsün istersiniz o gözler. Onunlayken saatler -sanki- inadına daha hızlı geçer. Anlatacak şeyleri vardır sizi sıkmayan. Ketum biri olarak sizin bile dilinizi çözer bu haliyle. Sıkılmak şöyle dursun akreple yelkovanın bir süre izine ayrılmasını bile istersiniz. O dertlidir, siz ondan da dertlisinizdir. Onu biraz da olsa kara bulutların arasından çekip sonsuz maviliklere götürebildiğinizi hissettiğiniz an dünyanın en mutlu adamı addedersiniz kendinizi. Dinledikçe içiniz açılır. Fikirleri, görüşleri, yaşantısı sizde hayranlık uyandırır. Eskilerin deyişiyle “bu devirde böyle birisi var mıdır?” sorusuna cevap olarak oturuyordur karşınızda adeta. Gözlerinizi kapatıp semaya açtığınızda ellerinizi, belli belirsiz silueti vardır uzaklarda ve dualar onadır gönlünün feraha ermesi için. İşte o üzülmesine kıyamadığınız bir büyük insan. Herkesin hayatında tarif edilen şekle uyan bir büyük insan olmuştur. İşte bu yazıda o büyük insanlara gelsin. Yatacaksın, kalkacaksın ve yüzünde tatlı bir tebessümle bayrama erişeceksin!Gönderen Yasin Bekaroğlu zaman: Perşembe, Nisan 02, 2009 | Bunu E-postayla Gönder BlogThis! Twitter'da Paylaş Facebook'ta Paylaş |
Keşke hep çocuk kalsaydık şu koca dünyada duygusuz olsak annemiz silse burnumuzu ... Yasin yine güzel bir yazı ama yazma böyle şeyler ağlayası geliyor insanın...
Gerçekten noktasına virgülüne tercüman olmuşsun tüm hislerime... Yasin'im tebrikler. Özellikle de son paragrafta buldum kendimi ve garip hissettim. Bi an kapadım gözlerimi, o kişiyi düşündüm. Söz konusu mavi bulutların arasında dolanıyodum, öyle mutlu oldum ki. O kişinin yaşadıkları gözlerimin önüne gelince de, bi o kadar efkarlandım doğrusu. Kalemine, yüreğine sağlık arkadaşım... :)