Rss Feed
  1. Bayram, Merhamet ve Tebessüm

    28 Ağustos 2011 Pazar



    Bir Ramazan Bayramı’na daha kavuşmak üzereyiz. Artık geleneksel hale gelen bayram yazılarının bir diğeriyle karşınızdayım sevgili okur.

    Ramazan farklı bir iklim; özellikle İslam’la kendini bulan Türk kültürünün de esintileriyle Ramazan bir başka geçiyor Anadolu coğrafyasında. İçimizdeki merhamet duygusu canlanıyor en başta. Basite indirgemek için söylemiyorum ama aç ve susuz kalmak, bize nefsimizin önüne geçip bazı konularda daha sağlıklı düşünebilmemize fırsat tanıyor. Çok geçmiş vakte gitmeye gerek yok. Sıcaklığını yıllardır koruyan ve her geçen gün alevlenen bir dram var gözümüzün önünde yaşanan: Somali. İnsanlar bir yudum temiz suya, bir lokma ekmeğe muhtaç. Çocuklar, sokaklarında gönüllerince pedal çeviremiyor Somali’de. Bisikletleri yok belki evet ama olsa da o bisikletin pedalını çevirmeye dermanları da yok. Duyarsız kalmadı Türk halkı bu drama. Az çok demedi, verdi de verdi. Kara kıtanın bahtı da kara olmasın diye tüm çabalar. Dünyanın bir ucunda da olsa Müslüman kardeşine el uzatan devletimizden ve milletimizden Allah razı olsun.

     Bayram deyince anılar canlanıyor zihinlerde. “Nerede o eski bayramlar?” diye soranların merakları da bundandır. Geleneğini, örfünü, âdetini, ananesini unutmayan, inkâr etmeyenler bu soruyu sormaya pek ihtiyaç duymazlar. Olsa olsa “Ah canım dedem, biricik dayım sizler de aramızda olsaydınız ne de iyi olurdu” derler. Gelenekleri devam ettirmek metaya kul olmamak için gerek şart değildir ama yapılması çok güçlü bir koruyucu kalkandır. Sarılan sarmalar, açılan baklavalar, hazırlanan mendiller, öpülen eller, tebessüm eden yüzler, kolonyayı yüze sürerken kapanan gözler, jilet gibi ütülü giyilen bayramlıklar, semaya açılan eller: Bunlar bir “ritüelin” parçaları ve anıların mimarları.

    Birkaç hatırlatma yapmak istiyorum:

    Bayramlar en müstesna zaman dilimleridir ve bayramlarda dargınlık hiç olmaz. Dargınsanız birine ilk adımı siz atın, alttan alın, gerekirse o gururunuzu ezip geçin; pişman olmayacaksınız. İki küs insan tanıyorsanız, barışmamak konusunda keçi gibi inatçı; köprü olun ve onları barıştırın. Gayret gösterin, duyarsız kalmayın. Bencillik, umursamazlık gibi hasletler bizlik değil.

    Başta kabir ziyaretlerini yapmak üzere, yakın akrabaları da ziyaret etmek, hal ve hatır sormak lazım. Gidemiyorsak telefon açmak, telefon açamıyorsak mesaj/mail atmak ve hatırlandıklarını hatırlatmak gerekir.

    Son olarak da “sevindirmek” Bayramlarda yalnızlık ne demektir bildiniz mi siz hiç? Bir huzurevinde yahut bir çocuk esirgeme kurumunda –emin olun- yolunuzu gözleyen insanlar var. Kim olduğunu bilmediğiniz insanları, hiçbir menfaat beklemeksizin sevindirdiğinizde inanıyorum ki Rabbim de sizden razı olacak. Birilerinin yüzündeki tebessüm olmaya çağırıyorum sizleri bu bayram. İyilik hala var, ben buna inanıyorum. İyilik sizinle var: İyilik sıcacık bir gülümsemenizle –aslında siz bilmeseniz de- dünyaları hediye ettiğiniz o masum yüreklerde var. İyi ki varsınız, hepiniz birer pırlantasınız.

    Bayramı bayram gibi idrak edenlerden olmanızı niyaz ediyor, sizlere ve ailelerinize esenlikler diliyorum.

    Not: Yazı güncellenebilir.

  2. 1 yorum:

    1. nice post...thanks for sharing....