Rss Feed
  1. Gül, Ey! Can

    17 Şubat 2008 Pazar


    Yazmak çoğu zaman bir ihtiyaçtır; ama bu sefer değeri +∞ olan bir varlık için, daha doğrusu O'nun gözündeki perdeyi kaldırmaya ve o "içten yanmalı" yaşam enerjisini yeniden kazanmasını sağlamaya vesile olmak için yazıyorum.

    Gülmek... İnsan suretindeki bulunmaz cevher! Çoğu şeyi ifade etmenin bir aracı ve en önemlisi de gülen yüzlerin etraflarına saçtıkları o değişmez gerçek: "Samimiyet". İşte onu özetleyen anahtar kelime. Herkesi kendi gibi zannetmesi, hayatı akışına bırakıp, günün koşuşturmasında kendini buluvermesi "hayat" denen dersi ilk kez alıyor oluşundandır.

    Ve gün olur, bazı şeylerin idrakine varma vakti gelir. İşte o gün "hayat okulu" denen mektep bir mezun daha verir. Gerçekler nedense hep acıdır, ölüm de bir gerçektir; lakin soğuktur. Ölüm, ölen için kurtuluş demek iken, geride bıraktıkları için keder, hüzün, arayış, gözyaşı anlamına gelir. İşte o tüm bu duyguları en yoğun şekilde yaşadı. Tüm hücrelerinde hissetti ölümü, ilk defa. Ağladı, ta ki gözpınarlarında akacak yaş kalmayana dek! 48 gün geçmişti geçmesine de onun da ömründen ömür gitmişti hani. Bu ölüm ona bazı gerçekleri görmesini de sağlamıştı. Mesela "dost bildiklerim" dedikleri bazıları ona bir anlamda sırt çevirmişlerdi. Halbuki o bunları hak ediyor muydu? Ama o tüm bunlara aldırış etmiyor, sadece artık ben o "eski ben" değilim diyordu. İşte o soğuk ayrılış onun kendisine gelmesine zemin hazırlamıştı.

    Giden kişinin şu yalan dünyaya bir daha gelmeyecek olması gerçeğini kabullenmek belki de en zorudur. İnanç, akıl, mantık, gerçeklik sorgulanır olur tam anlamıyla. Bünye reddeder bu son gidişi. Giden kişi "Ahirette görüşmek üzere sevdiceğim." demiştir halbuki çoktan. Geride bıraktığının da artık daha fazla üzülmesini istememektedir. Artık ağlamamalıdır o gülen gözler! Yeşerttiği hayatlar gibi kendi de yeşermelidir artık. Belkilere adanmış hayatını onu sevenlere adamanın vakti gelmiştir çünkü. Yeniden gülmenin, güldürmenin özlemini çekmektedir sinesi içten içe. Ona bir sesleniştir bu hep bir ağızdan: Gül ey can! Gül ki, gül yüzüne hasret biz, sana doyalım!
    Baştan sona "O" dedik. Peki "O" kim? "O" içimizden biri, en çok da benden içeri biri! "O" sokaktaki adam. "O" aynadaki tanıdık sima. "O" bu sıralardan biri. "O" benim. "O" biziz. "O" Yaratan'ın sınadıklarından biri. "O" sevginin teğet geçtiği biri ve "O" bu yazıyı fazlasıyla hak edecek biri.