Kısa bir izahat ile başlamak
istiyorum: Yazdığım yazıların arası açılmaya başladı ve bu durum yazmayı çok
seven beni bir hayli rahatsız ediyor. Durup düşününce üzerimdeki ataleti
kırabilmek için hayatımdaki yarı planlı-yarı spontane düzenin biraz daha
şekillenmesi gerektiğini gördüm. “Getting Things Done” yapma vaktidir. David
Allen abimizin geliştirdiği GTD modelini tam olarak uygulaması ciddi manada zor
olsa da bir takım kurallarını uygulamak ataleti atmak anlamında size yardımda
bulunuyor. Bu kısa durum izahatından sonra samimiyet üzerine olan yeni yazıyı
okumaya başlayabilirsiniz sevgili okur.
Samimiyet üzerine dertleşeceğim
bugün, hani şu modern dünyanın insanlarının lügatlerinden silindiği, silinmekte
olduğu kelime. Samimiyetin öncesi ihlâs, ötesi güvendir. Amellerinde rıza-i
ilahi olanlar, görünürde kaybetseler dahi kazananlardır gerçeğini göz ardı
etmemek gerek. Yitirdiğimiz bir değer samimiyet ve insanlar gitgide riyakâr
olmaya, gerçeklerin üzerini örtmeye başladılar. Çıkılan yol her ne olursa
olsun, gönüllerde Allah rızası varsa samimiyet de vardır. Efendimiz de şöyle
aktarmıştır: Allah buyuruyor ki; ‘Kulumun en çok sevdiğim ibadeti,
bana karşı samimi olmasıdır.” Rabbine samimi olmayan, O’nun kuluna nasıl
samimi olsun? Ve samimiyet ise beraberinde güveni tahsis eder ki gönüllerin bir
ve beraber olması buna bağlıdır.
Gıdasını paradan, menfaatten yani
metadan alan suni ilişkilerin yalan dünyasında yaşıyoruz. Başta samimiyet olmak
üzere, vefa, yardımlaşma, hatır sorma, aşk, sevgi gibi kavramların içini
boşaltmış ve mumyalamışız. Suni ilişkilerin fotosentez yaptığı bu yalan dünyada
oksijen değil karbondioksit soluyoruz. Yüzlerimizde bir maske var ama adı gaz
maskesi değil: Riya maskesi.
İnsan dünyaya payına düştüğünce
çile çekmeye gelmiştir ve gönül işleri bu haddi doldurmak için bulunmaz bir
nimettir. Bazen bir taraf, bazense her iki taraf samimiyetten uzak, yalanlar
üzerine temellendirilmiş bir ilişkiyi bina ederler lakin sonu hüsrandır. –Biz
yazımızda bir tarafın samimiyetsiz olduğu durumdan dem vuracak, ona göre meyil
alacağız.- Helal dairesi çerçevesinde yaşanmasında -kendimce- bir sakınca
görmediğim gönül işlerinde taraflar birbirlerinin hassasiyetlerine en baştan
kulak vermeli, ortak noktalar bulunmalı ve anlatılması gerekenler noktasına
virgülüne dokunulmadan apaçık anlatılmalı zira insan daha sonradan “gerçekleri”
kendi öğrenince sükût-ı hayale uğruyor ki o hissiyatı anlatabilmeye kelimelerin
dirayeti yok.
Gerçeklerin Mülk suresinin bir
ayetinde şöyle buyurulur: "Sözünü ister gizleyin, ister açığavurun;
bilin ki o, sînelerin özünü bilir. Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri
görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır" (el-Mülk, 67/13-14).
Ayetten de anlaşıldığı gibi gerçekler saklanmaya çalışılsada Yaradan her şeyden
haberdardır ve Allah er ya da geç saklanılanları gün yüzüne çıkarır. Bir sure
önce bir arkadaşım, bir hanım kişiyle bir ilişkinin eşiğinden dönmüş ve büyük
bir hayal kırıklığı yaşamıştı. Hanım kişinin ondan sakladıklarını öğrenince
daha da bir kendinden geçip “Allah korumuş” diye kendini şanslı hissetmişti
gerçekleri tez öğrendiği için. Başın sıkıştığında yahut herhangi bir anda
yalana başvurmak bu kadar mı kolay? Özü, sözü bir insan olmak bu kadar mı zor?
Monolog: Tek bir şey arıyorum:
Samimiyet. Girişte de belirttiğimiz gibi samimi olabilmenin öncülü kalplerde
Allah rızasının olması. Allah rızası ile baş koyulmuşsa bir yola samimisindir
ve karşındakinde o güveni tahsis etmişsindir. Mutluluğun bir formülü, bir sırrı
yok işte. Mutluluk, samimilikle doğru orantılı; apaçık olduğun sürece gönlün de
güler; çünkü yetmez sadece yüzündeki ve hatta gözlerindeki tebessüm. Belki
korkuyorsundur, “duyarsa ne der” diyerek ama söylemeyerek sadece kendine
yapmıyorsun kötülüğü. Güven aşıladığın o çınar ağacına kötülüklerin en
aşağısını yapıyorsun. Unuttuğun ve hatırlaman gereken bir şey de var ki o da
şu: "İstediğin kadar namaz kıl, sadaka ver. Güven aşılayıp da yarı yolda
bıraktığın insanın gönül sadakasını iki dünyada veremezsin" Yalan
söyleyerek kendini kandırabilirsin ancak. Gönül yarası kapanır da gönül fetvan
seni affetmez. Hadis-i şerif şöyle buyuruyor: “Allah Teâlâ sizin
bedenlerinize ve yüzlerinize değil, kalplerinize bakar.” Ne cisminin
güzelliği ne de yüzünün masumane görünüşü mühim olan, mühim olan kalbinin
saflığı ve samimiyeti. Samimiyetten uzak o gülüşlerinle aldatan değil
aldanansındır aslında sen. Ve ibret alan değilsindir, ibret alınan olmuşsundur
artık. Kirlenmiş ve riyakâr gönlünü çekmenin vaktidir Anadolu’nun saf çocuğu
olan yiğitten. Sahte hayatın, manipüle edilmiş gülüşlerin ve sözde
arkadaşlarınla birlikte samimiyet kıyısından o kadar açığa açılmışsın ki geri
dönebilme ihtimalin için “imkânsız” tahminim bile iyimser kalıyor. Ne
seviniyorum bu haline ne de acıyorum. Allah ıslah etsin diyebilir ve dua
edebilirim sadece.
Samimiyet dediğimiz şey kalplerin
birbirine ısınması için bir katalizör görevi görür. Sevmek neyse işte, bir
önceki adımı gönüllerin samimiyetidir. Bir çift yüreğin masumiyeti yetmez
samimi olmaya. Aydınlıkta kalmayan tüm noktalar aydınlatılıncaya kadar tam
anlamıyla bir samimiyetten de söz edilemez aslında. Samimiyeti sağlaması
böylesine zordur; çünkü samimiyet beraberinde güveni getirir. Güven tahsis
edilememiş ilişkiler, çürük bir zemine Taipei101 binasını inşa etmenin hayalini
kurmaktır.
Samimiyet, duygularını gönül
imbiğinden süzüp, öylece safiyane aktarmaktır. “Aramakla bulunmaz, ama
bulanlarda arayanlardır.” Hakikat ise gözümüzün önünde durmaktadır: Özü, sözü
doğru olmak her kapının olmasa da birçok kapının kilidini açacaktır. Ve
unutmadan, samimi olmak bazı zamanlar üzer insanı çünkü gerçekleri işitmeyi her
bünye kaldıramaz, hiddetlenir, öfkelenir, nefret edebilir. Her şeye rağmen
hayatta, hayata karşı samimi olmanın mükâfatı er ya da geç sahibini bulacaktır.
İnanıyorum, yeryüzünde hala iyi ve samimi insanlar var. Bir gün onlardan birisi
karşıma çıkacak ve ben o cümleyi kurma şerefine nail olacağım: “Korkma, Ben
Varım!”
-
Samimiyet Üzerine
16 Temmuz 2011 Cumartesi
Gönderen Yasin Bekaroğlu zaman: Cumartesi, Temmuz 16, 2011 | Etiketler: aşk, gerçek, gönül, murat menteş, samimiyet, umut | Bunu E-postayla Gönder BlogThis! Twitter'da Paylaş Facebook'ta Paylaş |
It's going to be end of mine day, except before end I am reading this wonderful piece of writing to increase my knowledge. yahoo mail sign in