Rss Feed
  1. Carpe Diem

    14 Aralık 2008 Pazar


    Eskiye özlem duyulur her daim. Yılların eskitemediği yegâne şey belleklerdeki anılardır çünkü. “Ah keşkeler” çekilir derinlerden. Göz pınarlarından süzülen iki damla yaş bu özlemin tasdikidir adeta. Hele birde bu özlem yanında pişmanlık da içeriyorsa işte o zaman… İşte o zaman bir sızı başlar ki sormayın gitsin!
    Sakınmak gerek “keşke”lerden. Zamanı geri çeviremeyiz bol “keşke”li cümlelerle. Oysa “iyi ki” demenin verdiği haz ötelerin ötesinden gelen ilahi bir lütuftur adeta. Pişmanlık duygusu çoğu zaman doğru zamanda doğru yerde doğru kişiyle olmamanın sonucunda bize kalan derdin, kederin ve gamın tek bir kalemde ifadesidir. Edebiyatımızda birçok yazar ve şair pişmanlık duygusunu işlemiştir. Sonu keşkelere ve dolayısıyla da pişmanlıklara gebe olan bir tane eser vardır ki pek dikkat çeker. İşte üstat Necatigil’in “Sevgilerde” şiiri uyarır insanlığı “keşke” dememeleri için. “Sevgilerde” nin her bir mısrasında hatalarımızdan bir demet buluyoruz. Ne de güzel söylemiş üstat “siz geniş zamanlar umuyordunuz, çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.” Evet, işte bu iki mısra pek çok şey anlatıyor. Ertelemenin, ötelemenin, sonucunu bilebilir miyiz? Kimin aldığı nefesi vereceğinin garantisi var ki? İşte bu minvalden düşünürsek her ne olursa olsun söylemeliyiz. Söylemeliyiz ve içimizdeki ateşten gömleği çıkarmalıyız. Yanacaksak birlikte yanmalıyız çünkü. Bu ateş fazla bir bedene, bu sevgi taşıyor artık bu kâseden. Ve bu bir “söyle, kurtul” meselesi de değildir.
    Rastlantılardan ibaret değildir pişmanlıklar. Öyle ya, “keşke” dememize sebep veren tutumumuz olmasaydı, pişman da olmayacaktık. “İyi ki” leri ne kadar da az kullanıyoruz, “iyi” niteliği taşıyan sözcükler, cümleler ne kadar da az çıkıyor iki dudağımız arasından. Ne de az şükrediyoruz, ne de çok kendimizi düşünür olduk. Zira “ene, ene” demekten alamaz olduk kendimizi. Peki, düşündük mü hiç, önümüze gelen fırsatları elimizin tersiyle nasıl da geri çevirdiğimizi. Söyleseydik, bir adım atsaydık neler değişirdi hayatımızda tasavvur edebildik mi acep? Keşke dememek için, iş işten geçmeden birkaç adım atmalıyız. Nasıl yapacağımız, ne şekilde yapacağımız pek de önemli değil. Marifet limandan demir alabilmekte!
    Anılarda birçok duyguyu bünyesinde barındırır. Belleğimiz kimilerini oldukça berrak bir şekilde hatırlarken kimilerini de hatırlamakta oldukça zorlanır. İşte pişmanlıklarımız saklıdır o güçlükle hatırlanan hatta unutulmak istenen anılarda. Arkamızı dönüp bakmaya bile tenezzül etmediğimiz anılarımızdır onlar. Yıllar sonra hatırlanacak ve “anı” olarak değerlendirilecek olan olgu, içinde bulunduğumuz zaman dilimi içerisinde “an” olarak anılır. “Carpe Diem”i felsefe haline getirirsek, ertelememiz, içinde bulunduğumuz “an”ı yaşamamız icap eder. Sıcak bir “günaydın”ın yanında “carpe diem” demeyi de ihmal etmemek gerekir. Ve umursamak gerekir hayatı, onun tüm vurdumduymazlığına karşın. Düşlerinin peşinden gitmek gerekir, düşe kalka yol alınsa da düşleri kovalama uğrunda. Ve eğer kendin bilmek istiyorsan durma küçük kız, durma ve arkana bakma artık. Senindir mavi gök, kızıl güneş… Senindir “an” ve aslında sensindir “an”. An ki susmasın bu can!

  2. 2 yorum:

    1. Adsız dedi ki...

      Çok doğru söylemişsin 'kendini bul ve arkana bakmadan yürü' Hayatı çok kısa olarak algıladığımızdan belki düşe kalka geçmeye çalışıyoruz bu yolu.Oysa yolun sonunda bekleyen yine kendimiziz.İster yavaş gidelim ister hızlı önce kendimize yetişmeliyiz,kendimizi bulmalıyız.Sonra yürümeliyiz arkamıza bakmadan sonsuza. İnsanın bir güzellik karşısında duyduğu titreyişi,bir acımada duyduğu iç sızısını,bir iyiliğin ruhunu sevince boğmasını...Ve aşkı tatmalıyız...Bunlar insanın çoğu zaman an'da gizli olan ebedi özgürlüğü,mutluluğu değil mi? O zaman an'ı yaşamalıyız.Keşke demeden,pişmanlıklara yer vermeden,her nefes alışımızda bütün dünyayı içimize çektiğimizi hissederek yaşamalıyız.Ruhumuzu doyurmalıyız.
      Carpe diem!..

    2. Adsız dedi ki...

      yazının sonundaki cümlelerin bugün tam da bir yerlerden duymak istediğim cümlelerdi, içime ayna tuttun sanki... bir daha bu yaşta olamayacağım ne de olsa... sağol...