-
Olmaz mı?
11 Temmuz 2008 Cuma
Geçmişe şöyle bir dönüp bakıyorum da onlarca yazımın hepsini birilerine ithafen yazmışım. Kendime bencillik etmişim. Şimdiye dek kendime atfen yazdığım tek bir satır bile yok. Bugün sana yazıyorum edebiyat aşığı insan, bugün sana yazıyorum konuşmak yerine yazmayı yeğleyen insan, gün senin günündür. İpler senin elinde. Nereye verirsen o deli rüzgârını o kıyıya yanaşacak bugün ucu bitmeyen kalemin. Haydi, vira bismillah!
Kırmızı, yeşil, pembe, mor hepsi, hepsi sizin olsun ama siyaha dokunmayın o benim! Siyah bir matem rengi olarak kabul görmüştür yıllar yılı ama onun o uçsuz bucaksız derinliğine başka anlamlar da yüklemek mümkündür. Örneğin; siyah tutkudur. En arzulu tutkularınızı siyahın içine hapsetmişinizdir. Mesela aşktır siyah. İçerinizde derin izler bırakan aşkınıza perde olmuş ve gün yüzüne çıkmasına engel olmuştur siyah. Ayrıca ölümdür siyah. Nefes alıp verişlerinizi gizlersiniz çoğu zaman ona. Soyutlanmak istersiniz yeryüzünden, zaman akmaz olur, hisler duyarsızlaşır, işte o anda siyah sizi sarıp sarmalar ve derinliklerinde kaybeder.
Dünyaya barış hâkim olsa, oligarşinin demirden olan yasası erise, sevenler ayrılmasa, kavuşamayanlar kavuşsa, çocuk katilleri asılsa, verilen sözler tutulsa, insanlar hep gülse hiç ağlamasa olmaz mı, olmaz mı? İnanmıyorsak eğer olmaz, olamaz. Şimdi olmasa da bir gün tüm dünyaya barışın hâkim olacağına, oligarşinin demirden yasasının bir gün geçerliliğini kaybedeceğine inanıyorsak eğer, sevenlerin elbet kavuşabileceğine imkân tanıyorsak mesela, çocuk katillerinin bir gün ama bir gün mutlaka asılacağından eminsek, Mecnun’un Leyla’sına kavuşacağını adımız gibi biliyorsak, verilen sözlerin yerine getirileceğini biliyorsak yine bir gün ve insanların mutlu olacaklarına inanıyorsak tüm kalbimizle eğer, işte o zaman ancak o zaman olur, olacaktır da!
Lise yıllarımdan beri yazmakta olan ben nasıl olmuştu da yazmaya başlamıştım acaba? Yazmak insanın kendisini ifade etmesinin yollarından sadece biridir. İşte ben de söylenmeyecek zaman da söyleyemediklerimi, öfkelerimi, nefretlerimi, sevgilerimi, hüzünlerimi ve daha birçok şeyi yazarak anlatmışımdır. Bu yol bana en kolayı, en güzeli gelmiştir her zaman. Aslında hala yazıyor olmamdaki en büyük etken lisedeki Edebiyat öğretmenim Zehra Hanım’dır. Beni yazmaya teşvik ederek, yazılarımı kritiğini yaparak yazı yazmayı en büyük hobim haline getiren hocama müteşekkirim.
Not: Bu yazıda göz kararınca serzeniş, bir tutam özeleştiri, iki su bardağı temenni, bir çay kaşığı miktarında da “Ben” bulunmaktadır.Gönderen Yasin Bekaroğlu zaman: Cuma, Temmuz 11, 2008 | Etiketler: ben, hikaye, serzeniş, siyah | Bunu E-postayla Gönder BlogThis! X'te paylaş Facebook'ta Paylaş |
0 yorum:
Yorum Gönder